24 Kasım 2017 Cuma

MOLA



Bu sabah erkenden kalkıp bir süre durdum.
Öylece, hiçbir şey yapmadan, sadece nefes alarak oturdum bir köşede ve nefesimi dinledim.

Hani zor anlarında “İnsanın yanında bir nefes olsun, yeter!” derler ya. İşte ben de bana nefes oldum.

Hayat aksın dursun, ben biraz mola vereyim istedim.
Spor yapar gibi.
Hedef yok, yarışmak yok.
Herkes kendiyle baş başa, isteyen istediği hızda koşar, yüzer, istediğinde yavaşlar ya da durur.

İşte, hayatın içinde nefes nefese koşup dururken ben de durdum.
Öylece, kimseye kulak asmadan.

Kapadım gözlerimi, kulaklarımı, düşüncelerime ve nefesime izin verdim.
O düşüncelerde bir kediyi sevdim.
Sonra bir insanı sevdim.
Bir kitabı; hiç yazılmamış, bende saklı bir kitabı…
 En son da bir müziğe, kalbimle nefesimin birlikte hazırladıkları sadece bana ait olan eşsiz melodiye kulak verdim.

Size söyleyebileceğim şey: Mola verin. 

Yorulan kalbinizin atışlarına ve nefesinizdeki melodiye kulak vermek için.
Bir es verin şarkılarınıza...
Bir lokmayı yutar gibi durun: Çiğnediğiniz kadar yutun hayatın lokmalarını.
Fırından yeni çıkmış tarçınlı kekin damağınıza bıraktığı hafif acı ama bir o kadar zarif ve kadifemsi tadını, ağzınızdaki yumuşak dansını hisseder gibi. Yavaşça çiğneyin kalan son lokmayı ve bir sonrakine tadına vara vara hazırlanın. Acı ama bir o kadar da tatlı hayatı acelesiz karşılayın. Koklayarak kucaklayın onu. 

Bir mola verin kendinize.
Güzel bir tadı, güzel bir kokuyu duyduğunuzda durup “ mmm” der gibi.
Durun ve hissedin.
Bırakın, aksın zaman.
Bırakın kaçsın otobüs, soğuk bir kış günü. Durun ve tüm yaz özlem duyduğunuz, hayalini kurduğunuz o soğuk rüzgarın tadını çıkarın. Saçlarınızın dağılmasına, burnunuzun kızarmasına birazcık müsaade edin.

Bırakın dinlensin bedeniniz, kalbiniz, ruhunuz, zihniniz.

Kendinize bir mola verin.


Sonra derin bir nefes alıp yeniden başlayın hayatla birlikte akmaya, koşmaya, zaman zaman boğuşmaya.