
İlk yazımda hiçbir şeyin tanıdık olmadığından bahsetmiştim.
Başka bir Dünya’daymışım hissinden.
Oysa 10 gün öncesine kadar üç haftalığına yeniden gittiğimde insanoğlunun her şeye alışabileceğine, hatıralar oluşturup onları özlemle anabileceğine pek çok kez tanıklık ettim.
Oysa 10 gün öncesine kadar üç haftalığına yeniden gittiğimde insanoğlunun her şeye alışabileceğine, hatıralar oluşturup onları özlemle anabileceğine pek çok kez tanıklık ettim.
Yoğun programım nedeniyle uzun bir süre yazamadım. Fakat bu
arada Kore’nin yazını da görüp, yaşayıp geldim!
Değişen bir şey yok; kızlar, erkekler yine bakımlı yine
bakımlı…
Hatta öyle ki bu kez Koreli erkek arkadaşların maske
yaptıklarına bile şahit oldum. Öylesi bakımlılar işte.
Sen daha öğlenlere kadar uyu!
Bol bol makyaj yapmaktan ya da sürekli kuaföre gitmekten
bahsetmiyorum, özen göstermekten, tembellik etmemekten, kendimizi bayramlara ve
özel günlere saklamamaktan bahsediyorum.
Elbette tuvaletlerinizi, smokinlerinizi giyip gezin
demediğimi de biliyorsunuz!
Ama güzel gömleklerinizi, eteklerinizi, elbiselerinizi
küflenmeye ve kokuşmaya terk etmeyin. Arada bir pantolonlarınızı atın kirliye
kızlar, unutun hatta onları ve giyin rengârenk elbiselerinizi, eteklerinizi.
Her gün mütemadiyen Seul ve bir süre Busan sokaklarında
gezerken anneannemin gençliğinden anlattığı bir hikâyeyi anımsayıp durdum:
Bundan 50 sene evvel Ankara Kızılay’a giyinip kuşanmadan,
saçını makyajını yapmadan inemezdin. Ayıplarlardı seni. Kadınlar en güzel
elbiselerini, mini mini eteklerini, topuklu takunyalarını giyerlerdi. Kızılay
parfüm kokardı o zamanlar. Erkekler grand tuvalet, jilet gibi giyinirlerdi.
Ütülü pantolonlar, parıl parıl ayakkabılarıyla kızların başını döndürürlerdi.
Şimdi her yer sidik kokuyor, b.k götürüyor sokakları. İnsanlar bırak parfüm kokmayı, hiç değilse pis kokmasalar diye dua ediyorum.
Şimdi her yer sidik kokuyor, b.k götürüyor sokakları. İnsanlar bırak parfüm kokmayı, hiç değilse pis kokmasalar diye dua ediyorum.
Ve inanın bu kadın halen saçına, kılık kıyafetine önem
gösterir. Belki hep döpiyes giymez eehh yaşına verin onu da ama nicesine parmak
ısıttırır.
İşte Seul ve Busan sokakları da aynen böyle. Farklı bir moda anlayışları olsa da insanlar
kendilerine özen gösteriyorlar. Eteklerini şortlarını deniz kenarlarına
saklamadan özgürce göğüslerini gere gere giyiyorlar ve bir erkek de dönüp
bakmıyor!
Bu iş burada nasıl olacak diyor olabilirsiniz. Bir kişi
giyer, sonra diğerleri cesaretlenir.
Bir kişi giydi miydi, ikincisi ardına takılır gelir. Sonra 10, sonra 20! Bir bakmışsınız etek ve şort giymek cesaret işi olmaktan çoktan çıkmış! Erkekler alışmış, bakmaz olmuş!
Bir kişi giydi miydi, ikincisi ardına takılır gelir. Sonra 10, sonra 20! Bir bakmışsınız etek ve şort giymek cesaret işi olmaktan çoktan çıkmış! Erkekler alışmış, bakmaz olmuş!
Kimse size tahrik ettiğinizi söylemez olmuş! Ütopya değil
bu, sadece bir savaş! Kızlı erkekli kazanılacak bir savaş! Başına giyindiği
eşarba, altına giydiği şorta, boyuna, rengine karışılmayacak bir dünya için,
kadınlarımız için bir savaş!
Birkaç seneye kazanmamız içten bile olmaz! Eğitirsek çevremizdekileri, neden olmasın ki!
Haa bir de şu koku meselesi var!
Birkaç seneye kazanmamız içten bile olmaz! Eğitirsek çevremizdekileri, neden olmasın ki!
Haa bir de şu koku meselesi var!
Malum yazda geldi, otobüslerin, metroların buram buram koktuğu, havasızlıktan pek çok kez ölümle burun buruna geldiğimiz günler kapıya dayandı. Bunları engellemekte bizlere düştü. Çevremizdekileri uyarmak bu mevsim boynumuzun borcu! Hani dinimizle övünüyoruz ya
hep, onun gereği olarak temiz olmaktan bahsetmek sanıyorum ki kafi olacaktır. Değilse "free style" özgün ama kırıcı olmayacak yaptırımlarınızı esirgemeyin :D
Bu kadar övgü yeter!
Kusur kadı kızına mahsus değil ya.
Kokmuyorlar dedik ama otobüslerinden, metrolarından, gece
hayatlarından bahsetmedik.
Herkes o bozuk turşu tadındaki Kimchi’yi neden o kadar
seviyor anlamıyorum. Metrolar buram buram Kimchi, soju ikilisinin geceden kalma
ekşi kokusuna ev sahipliği yapıyor. Zorunda olmasan kullanmayacağım ama Seul’de
metro kullanmaya mecbursunuz! En kısa mesafeyse yarım saat uzaklıkta!
Bir de akşamları tezgahlar açılıp sokak yemekleri pişmeye
başladı mııı… Oohh miiss!!! Kızartmalar, tavuklar, balıklar, yumurtalar… burnunuza
ziyafet yaşatıyor. Bir şey alıp yememek için kendinizle büyük bir savaşa
girmeniz gerekiyor. Ama tüm o yiyeceklere doyduktan sonraki günler, o kokular da
hoş gelmiyor.
Yahu daha demin sokakları parfüm kokuyor dedin; bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu diyeceksiniz!
İşte bende tam olarak o fazla fermente olmuş ve ninelerimizin bozulmuş diye attıkları lahana turşusundan bahsediyorum.
Allah sevene bol bol versin ama beni teğet geçsin!
İşte bende tam olarak o fazla fermente olmuş ve ninelerimizin bozulmuş diye attıkları lahana turşusundan bahsediyorum.
Allah sevene bol bol versin ama beni teğet geçsin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder