9 Eylül 2013 Pazartesi

Çokta zor değil…



Siz hiç kafasında koca koca fanuslarla gezen insanlar gördünüz mü?
Bir camın arkasından verilenlerle yetinmeye çalışanları mesela…
Ya da yetinmek gereği hissetmemeleri gerekirken kendilerini bunun için zorunda bırakanları...
Fanusa sığınanları…
Görmüşsek de bazen anlamayız onların fanuslarla gezdiklerini...
Farketmeden kendi yansımamıza bakarız ve aslında Narkissos gibi kendi siluetimize aşık oluruz…
Ya da parlayan güneşin ışığında fanusun arkasındakileri görmeye çalışır ve daha parlak olan bir çift göz görürüz.
İstemeden ya da belki çok istediğimiz için güneşten bile daha çok ısıtıverir içimizi o gözler…
Sonra birden üşümekten korkarız…
Çok üşümekten…
Tekrar yansımamızla baş başa kalmaktan öylesine korkarız ki…
Güneşi bahane edip başımızı yere eğer bakmayız; o bir çift göze…
Korkarız…
Kaybetmekten..
Üşümekten…
Yalnız kalmaktan…
En çokta çok sevmekten ve sevilmemekten…
Oysa bu korku daha da yalnızlaştırır bizi…
Terkederken bir fanusu ve bir çift gözü…
Kalbini, nefesini ve ruhunu hapsederiz…
Tıpkı diğerleri gibi…
Hep olduğu gibi…
Oysa çok kolaydır:
Onun yapamadığını yapıp fanusundan kurtarmak ve sıkıca sarılmak yetecektir…


1 yorum:

  1. Eğer herkeste fanus varsa kim farkedebilir diğerindekini?! Sanki hepimiz diğerinin fanusuna bakıp ona acır durumdayız. Sanki asıl korktuğumuz kendi fanusumuzla yüzleşmek.. Sanki bu fanus camdan değilde "TABU" dan;)))

    YanıtlaSil