Tam bir hafta oldu!
Marketten başka hiç bir yere gitmedim.
Kapı eşiğinde komşularımızdan başka kimseyle görüşmedim.
Hayatın inzivaya çekildiğini düşünmeyi öyle çok isterdim ki şu anda. Oysa sosyal medyadan prim yapma çabaları tüm hızıyla devam ediyor. İnsanlara gerçekten moral vermek isteyenleri kastetmiyorum. Hani şu amaçsızca evinde, elinde kahvesiyle, sözde, hayatın anlamını arayanlardan bahsediyorum. Keşke gerçekten hayatın anlamını bulabilseler... Ya da hayatın onlara ne demek istediğini anlasalar...
Daha az karbon salındığından mıdır, yoksa çoğu insan sokakta olmadığından mı?
Penceremi açıp bakınca sanki hayatın renkleri değişti.
Doğa ana, insanoğlunun toprağında daha az tepindiği güzel bir tatili çoktan haketmişti.
Bu korona meselesi evimizin içine girer girmez başladık kaynamaya... Telefonuma düşen komplo teorilerini listelemek istesem, sanırım epey uzun bir liste olur. Zaten bir kısmını da biliyosunuz. Ama birkaç günün sonunda benimde sözde insan beynimin katıldığı güruhtan kendimi geri çekerek, şunu düşünmeye başladım:
Nedir bu; insanoğlunun kendini bu kadaaaar önemli sanması?
Neymiş, terör saldırısı olabilirmiş, anarşist bilim insanları birleşip tüm devletlere savaş açmışmış, yok efendim şu devlet yapmış ama önünü alamamış, falanca devletler sistem değiştiriyormuş, yoook, aslında tüm zenginler bir araya gelmiş sistemi değiştiriyormuş, sosyal deneymiş, mış, muş, müş...
Belki de sadece doğanın isyanıdır bu! Ya da insanoğlunun, bana bir şey olmaz, vurdum duymazlığında can çekişmesi, sözde en akıllı yaratık olmanın faturasıdır belki tüm bu olanlar..
Her gün vızır vızır uçaklarla, otobüslerle, tek başına binilen uçaktan bozma tırdan yontma şahsi arabalarla her gün mahvettiğiniz doğanın, hayatın, ilahi gücün bize kestiği faturadır evde oturmak.
Böylece evlere, kafeslere, barınaklara ve bilimum yerlere kapattığımız her bir canın, köle gibi çalıştırdığımız, sömürdüğümüz, yemek için üretip hunharca katlettiğimiz canların vebalini ödüyoruzdur belki de hep birlikte...
Amaçsızca yolduğumuz, anlık mutluluklarımız için ekip sonrada biçtiğimiz çiçeklerdi belki de bizim artık durmamız için isyan edenler ve biz "bitkiler, hissetmezler." diye naralar atarken kafamızın içindeki onca asfalt ve inşaat gürültüsünden duyamıyorduk belki de onları.
İnsanlığımızı unutup, bir kap yemeği yetiremediğimiz, bölüşemediğimiz, aldığımız onca kiloya rağmen " Amaaan ölümlü dünya, yiyeceğim, daha çok yiyeceğim." düsturuyla kendi türünü düşünmeyen, aldıkça alan, aldıkça alan, istiflemekten keyif alan, indirimleri kovalayıp bir daha alan ama bir kere bile " Buna gerçekten ihtiyacım var mı?" sorusunu sormayı alışkanlık haline getirmeyi aklına getirmemiş, nefsini unutmuş, insanlığını, verdiği sadakalarla, fitrelerle ve bağışlarla tanımlamış olmanın cezasıdır belki de bu.
Bu birkaç hafta bize keşke öğretse, paylaşmayı, komşularımıza, sokakta gördüğümüz insanlara bir merhaba demeyi, ihtiyacımız kadar tüketmeyi ve hatta birazda olsa üretmeyi, tüm canlıları sevmeyi, korumayı, daha az şeyle yetinebilmeyi. Daha çok okumayı mesela, okuduklarımızı yazmayı, anlatmayı, konuşmayı ve dinlemeyi birbirimizi... Öğretse keşke, daha temiz olmayı bize..
Sadece ellerimizi yıkamakla, temiz olunmayacağını öğrenebilsek keşke...
Bir ağaca sarılmayı, bir kedinin ya da köpeğin başını okşamayı, kuşların sesini, çiçeklerin kokusunu, çimlere uzanmayı, çocuk gülüşlerini sokaklarda, gürüldeyen suları, yağmurları, ilk kar yağdığında havadaki ferahlığı... Keşke, birkaç haftada insanlar tüm bunlara duyacakları özlemleri kalplerine, ruhlarına dövme yapsalar ve asla unutmasalar...
Keşke o betondan evlerde bir çerçeveden görülen dünyanın, bir yerlerde hapsedilen, hayatı çalınan hem cinslerinin tüm hayatı olabileceğini idrak etseler... Keşke daha çok insana, sadece maddi değil manevi de yardım etseler...
Keşke gerçekten de şu dünyanın sistemini değiştirse korona...
Keşke daha az ile yetinebilen, daha çok değerleri olan İNSANLAR olabilsek...
Yine de umutlu olmalı. Bütün bunları bir arada göremesek bile, içimdeki umut bir yerlerde birilerinin değişeceğini söylüyor.
Öneri bir şarkı: Hey gidi koca DÜNYA , Ben Mehmet Erdem'den dinliyorum, Akustikhane'den ;)