06 Kasım 2015
Kıskanır cımbızı, aynası olan :)
Pek çok insana göre normal bir durum ama bana göre değil :)
Hayatımda ikinci kez uçak yolculuğu yapacağım.
İlkinde de yalnızdım. Şimdi de kimse yok yanımda.
İyi cesaretmiş benimki, öyle diyorlar.
Tek başıma uçağa binip yurt dışına gidiyormuşum.
İlkinde de öyle olmuştu.
Yurt dışına gitmiştim.
Bilmem cesaret işimi.
Belki öyledir.
Ama bildiğim bir şey varsa ölesiye heyecanlı bir iş.
Meraktan, heyecandan ve daha nice karmaşık duygudan ölebilirim.
Hep hayalini kurduğum şey gerçekleşiyor, gidiyorum.
Tıpkı Küçük Kara Balık'ın düşlediği diğer denizleri keşfetmeye gider gibi.
Bambaşka bir coğrafya, bambaşka bir dil, bambaşka bir kültür.
Güney Kore...
Uçaktaki tek Türk benim!
Sağım, solum, önüm, arkam.
Dilimi bilen kimse yok.
Allah'ım bu nasıl bir heyecan?
Uzun yol: 12 saat!
Ye, iç, yat, kalk, film izle, müzik dinle...
Geçmiyor zaman.
Nihayet!
Uçak inişe geçti, görebiliyorum.
Burası Güney Kore!
Yüzümde tebessümle karışık bir korku.
Eee... nereden bineceğim ben şimdi otobüse?
Gideceğim yeri bulur muyum?
Ya kaybolursam!
Dillerini de pek iyi bilmiyorum.
Acaba İngilizceleri nasıl?
Ve uçağa binmeden tanıştığım o kadın!
Koreli!
Konuşmuyoruz ama bana işaret ediyor; şu taraftan bineceksin.
Hava limanından şehre giden otobüse biniyorum.
Hemen hemen bütün turistler birbirimize bakıyoruz.
Ne kadar gideceğiz, şu durak neresi?
Siz okuyabiliyor musunuz alfabelerini?
Nerede ineceğiz biz?
İyi ki diyorum, iyi ki gitmişim Korece kursuna.
Hiç değilse alfabelerini okuyabiliyorum.
Ama dahası gerek.
Neyse efendim, buluyorum ve iniyorum, doğru durakta.
Bir süre sonra arkadaşım geliyor ve gidiyoruz serüvenimin başlayacağı "guest house"a.
Türkçesi misafirhane!
Ama böyle deyince daha havalı oluyor:)
Bir başka dünya, bir başka gezegen.
Kimseyi tanımıyorum, anlamıyorum.
Yol bilmem, iz bilmem.
Tanıdık bir şeyler arıyorum ama, yok.
Kim bilir?
Olur belki bir süre sonra...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder